Աստուածաշունչ Աստուածաշունչ

Parakletos

Önsöz

Kutsal Kitap dünyada en çok okunan, dile tercüme edilen ve bu denli büyük çapta üzerinde araştırma yapılmış olan çok önemli kitaptır. Bu araştırmalar; Kutsal Kitap’ın dil bilgisi, tarihsel gerçekliği, doğruluğu, kaynağı, v.s. gibi birçok konularda yapılmıştır. Bu kitabın içerdiği araştırmada ise iki noktaya odaklanacağız. Birincisi Kutsal Kitap’taki Yeni Antlaşma (İncil) bölümünün Yuhanna kitabı 14. bölüm 16. ayetinde geçen ve eski Yunanca bir kelime olan “παράκλητος (parakletos, ‘yardımcı’ olarak çevrilen)” kelimesinin kökü, anlamı ve bu kelime ile ne anlatılmak istendiği. İkinci nokta ise Kutsal Kitap’ın yani Tanrı Sözü’nün nasıl vahiy olduğu ve günümüze nasıl geldiği konusu olacaktır.

Bu araştırmayı yaparken İncil’in yazıldığı orijinal dillerden biri olan ‘Koine Yunancası’ üzerinden yola çıkacağız. O zaman neden özellikle bu bölüm ve bu ayetteki bahsi geçen kelime hakkında bir çalışma yapılıyor diye aklınıza bir soru geliyor olabilir? Bu sorunun cevabı ise şudur: Toplumumuzda Hristiyanlığa ve Kutsal Kitap’a karşı genel olarak şu yaygın düşünce vardır: İncil değiştirilmiştir ve bunu bizzat Hristiyanlar yapmışlardır. Özellikle de Yuhanna 14:16’da geçen “παράκλητος” kelimesi içerdiği anlam ve ileriye dönük vaat içeriği ile bu tartışmanın içinde önemli bir yer tutmaktadır. Tabi bu çalışmayı yaparken anlam ve bütünlük açısından aynı zamanda İncil’in mesajında geçen ve tartışmanın başlıca unsuru sayılabilecek çok önemli bir konu olan İsa Mesih’in kimliği konusunu da ele alacağız. Çünkü parakletos kelimesinin atfettiği gelecek unsurların İsa Mesih’in kimliği ve amacı ile tam bir bütünlüğü söz konusudur. Bunun için bu çalışmayı yapmak kişiyi bahsi geçen konuda düşündürüp kendi kararını vermesi açısından çok önemlidir.

I Kelimenin Kökü (Etimolojisi)


“παράκλητος (parakletos)” kelimesi, Yuhanna 14:16’da geçen “παράκλητον” (parakleton) kelimesinin çekimsiz kök halidir. Yunanca kelimelerin etimolojisi için başlıca kaynak olarak nitelenen “Strong’s Exhaustive Concordance of the Bible” adlı kitapta G3875 no’lu kelime olarak numaralandırılmıştır.1 İki kök kelimeden oluşmaktadır; ‘Para (G3844)’ ve ‘Kletos (G2822).’ Kelimesi kelimesine tercüme edersek; ‘birinin yanına çağrılmak’ anlamına gelir.

Tarihsel Kullanımı

Art Zamanlı (Diyakronik) Kullanımı

1) Klasik Yunanca Kullanımı (İ.Ö. 900 - 330):

“Birine yardım etmeye çağrılmak,” daha çok hukuki bir terim olarak; çağırma, savunmak anlamında; Demosthenes (İ.Ö. 384-322) tarafından 19.1 numaralı “Sahte Elçi” adlı hitabetinde kullanılmıştır. Bunun yanında parakletos kelimesini, Hatip Lycurgus’un 102 no’lu eserinin bir parçasında da görmekteyiz.

Demosthenes edilgen anlamı üstünde durmuş ve hukuk ya da savunma anlamında kullanmıştır. Savunma fikri burada ağırdır, çünkü hitabetinde Yunan halkının partizanların yaptığı sert oy avcılığına karşı durup adalet doğrultusunda oy vermelerini istemektedir.

2) Eşzamanlı Kullanımı

Koine Yunancası Dönemi Kullanımı (İ.Ö. 330 - İ.S. 100):

“Başka birinin adına / yerine çağrılan kişi ve yardımcı” anlamında kullanılmıştır.

Klasik dönem Yunancası’nda kelime ‘Başka biri adına çağrılan kişi’ anlamında kullanılmaya devam etmiştir. Bu anlamlara ek olarak gözlemlediğimiz ve Klasik dönemde kullanıldığını görmediğimiz tek yeni anlam, ‘yardımcı’ anlamıdır ve diğer anlamlara eklenerek kullanılmaya başlanmıştır.


Yeni Antlaşma (İncil) Dönemi Kullanımı:

a. ‘Yardımcı’ anlamında kullanılışı dört kere karşımıza çıkmaktadır. Bahsi geçen bütün bölümleri şöyle sıralayabiliriz: Yuhanna 14:16, 26; 15:26; 16:7.

b. Elçi Yuhanna yazılarında parakletos kelimesini ‘savunma’ anlamında sadece 1. Yuhanna 2:1 ayetinde kullanmıştır.

Parakletos kelimesinin geçtiği bölümlere ve anlamlarına ayrıntılı olarak bakacağız, fakat buradaki iki farklı kullanışı karşılaştırdığımızda şu noktaları görüyoruz: Parakletos kelimesi araştırıldığında, İncil’de sadece Elçi Yuhanna’nın yazılarında geçtiği görülür. Bu demek ki, başka hiçbir elçi ve öğrenci bu kelimeden İncil’in herhangi bir bölümünde bahsetmemiştir. Parakletos kelimesi en çok Yuhanna kitabında kullanılmıştır. Genel olarak ‘yardımcı’ anlamında kullanılmıştır. Sadece 1. Yuhanna 2:1 ayeti bahsi geçen kelimenin ikinci anlamına değinmiştir. Bu anlam da ‘Savunma / Savunmak’ anlamındadır. Parakletos kelimesinin İncil dönemi kullanımını Koine Yunancası dönemi ile karşılaştırdığımızda ise şu sonuçlar çıkmaktadır: Başka birinin adına / yerine çağrılan kişi anlamı artık İncil döneminde kullanılmamaktadır. Bununla birlikte Koine Yunancası döneminde kullanılan ‘yardımcı’ anlamı kullanılmaya devam etmiştir. Klasik Yunanca dönemindeki özellikle Hatip Demosthenes’in 19.1 numaralı “Sahte Elçi” adlı hitabetinde kullanılan “savunma / savunmak” anlamı da kullanılmaya devam etmektedir. Elçi Yuhanna bu anlamı bir kez de olsa 1. Yuhanna 2:1’de kullanmıştır. Sonuç olarak “parakletos” kelimesi İncil dönemi Yunanca kullanımında iki anlamı ile karşımıza çıkmaktadır; “yardımcı” ve “savunma / savunmak.” Elçi Yuhanna özellikle İsa Mesih’in vaat ettiği, “Gelecek Olan” ile ilgili bu kelimeyi Yuhanna 14:16, 26; 15:26 ve 16:7 ayetlerinde kullanmıştır. Bu anlamda Yuhanna 14:16 ve Yuhanna 15:26 ayetleri çok açıktır ve başka bir anlam yüklenmemişlerdir. 1. Yuhanna 2:1’deki kullanımı ise daha farklıdır. Bu ayette İsa Mesih’in günah işleyen kişileri Tanrı’nın önünde savunacağı ya da onların avukatı olacağı anlamında kullanılmıştır.

Bu anlamda savunduğu konu ise insanın günahları ve suçlarına karşılık, Tanrı’ya, insanlar için savunma yaptığı konusudur. Başka bir deyişle; İsa Mesih insanın günahlarına karşılık kişiyi, haçta akıttığı kanıyla (Yuhanna 3:16, 1. Yuhanna 3:16) savunduğu anlamında kullanılmıştır.

METİN ELEŞTİRİSİ

Tarih, özyapı ve farklı metinler açısından baktığımızda “παράκλητος (parakletos) = Yardımcı / Savunma / Savunmak” kelimelerinin, herhangi bir papirüs ve el yazmalarında farklı bir anlamı mevcut değildir.5 Sonuç olarak bu kelimenin başka anlamlarda ya da anlamı dışında kullanımı, ne ayetlerin yazıldığı tarih diliminde ne de sonrasında görülmemektedir. Herhangi bir dil bilgisel değişim de söz konusu değildir.

DİL BİLGİSİ ANALİZİ

Parakletos “Yardımcı” olarak tercüme edilmiştir. Eski Yunanca’da parakletos nesne veya cisim olarak değil, fakat bir kişi olarak baz alınmıştır. Bunu anlamak için biraz dil bilgisine ihtiyacımız vardır. Eski Yunanca’da her isim bir cinsiyet almak zorundadır ve bu kullanım eril, dişil ve nötr olabilir. Yuhanna’nın 14, 15 ve 16. bölümlerinde geçen her parakletos kelimesi eril kişi olarak görülmektedir.

Ayrıca bütün zamirler kelimenin ima veya bahsettiği diğer zamirler ile cins anlamında mutlak bir uyum içinde olmalıdır. Burada parakletos her zaman eril olduğu için eril olarak geçmiştir. Fakat dikkat edilmesi gereken konu şudur. Kutsal Ruh kelimesi nötrdür vebağlantı dahilinde parakletosla eşleşmiştir. Buradan yola çıkarak; eğer parakletos kişiyi temsil ediyorsa, gelecekte gelecek olan bir şahıstan bahsediyor gibi bir argüman geliştirmek son derece yanlış bir bağlantı kurmak olur. Çünkü Yunanca kelimeler cinsiyet alımını, kelimenin anlamına göre yapmaz. Örneğin “νδρεία” kelimesi erkekliği / mertliği niteler, fakat dişil cinsiyettedir. Bu kelimede de olduğu gibi, Yunanca dili isimlerin cinsiyetini belirlemede kendi dinamiklerini kullanmıştır. Bu şekilde yapılabilecek düz çıkarımlar, kelimenin anlamını ve ima ettiğini anlama konusunda çok büyük hata yapmamıza neden olacaktır. Bunun dışında Kutsal Ruh’un Yuhanna kitabındaki üç kullanımı; 14:16, 15:26 ve 16:13-14, bize Kutsal Ruh’un kişiliği üzerinde bilgi vermek için eril cinsiyetinde kullanılmıştır, yani bu kullanımları ilahiyat açısından değil fakat dil bilgisi bakımından tartışmak çok daha yararlıdır.


Örnek olarak Yuhanna’da (14:26; 15:26) parakletos kelimesinin geçtiği iki ayete bakacağız. Bunu yaparken de Yunanca grafik çiziminden yararlanacağız. Grafikte de gördüğümüz gibi işaret zamiri olan ‘ekeinos’ Kutsal Ruh anlamına gelen ‘pneuma’ kelimesi ile değil, fakat ‘pneuma’nın eşleşmesi olan parakletos ile bağlantılıdır. Dikkatlice incelersek isim tümcesi olan “Baba'dan çıkan Gerçeğin Ruhu geldiği zaman”, yardımcı kelimesi ile eşleşmektedir. Bunu nasıl anladığımıza baktığımız zaman, Kutsal Ruh kelimesi olan ‘pneuma’ ‘parakletos’ kelimesinden hemen sonra ismi nitelesin ve açıklasın diye gelmektedir. Bu anlamda eşleşmiş tümce cümleden çıkarılsa bile cümlenin yapısı bozulmayacaktır. Yardımcı (Kutsal Ruh) size her şeyi öğretecek, bütün söylediklerimi size hatırlatacaktır. Bu ayette açıkça görüldüğü gibi cinsiyet niteliği yüzünden parakletos, ‘pneuma’yı tanımlayamaz ve bu nedenle de bir kişiyi tanımlar argümanı çürümüştür. Ayeti incelediğimizde çok açık bir şekilde görülmektedir ki pneuma, parakletosun hemen arkasından gelerek onu niteler ve açıklar.

Yuhanna 15:26 ayetine baktığımızda da durum aynı benzerliği göstermektedir. Parakletos kelimesi nitelik ve nicelik yönünden ekeinos ile eşleşir. Yani cümlede ekeinos zamir olarak parakletosun yerini alır. Pneuma (Kutsal Ruh) gerçek sıfatı ile tamlama almıştır ve Baba’dan geldiğini işaret etmektedir. Yani Baba’dan kaynaklanan Gerçeğin Ruhu olan Kutsal Ruh, İsa Mesih’in tanıklığını yapacaktır. Burada dil bilgisi analizi yaparken dikkat edilmesi gereken bir konu daha vardır. Bu konu zamir / adıl kullanımıdır.

Yuhanna 16:13 bize analiz etmek için çok iyi bir örnek teşkil etmektedir. Yuhanna, parakletos kelimesini kullanırken bu kelimeyi cümlede zamirle değiştirerek kullanıyor. Parakletos kelimesi zamir ile kullanımında cins ve sayı anlamında aynı olarak kullanılmıştır. Aslında Yuhanna kitabının hepsine baktığımızda, Kutsal Ruh (Pneuma) kelimesinin parakletos ile bağlantılı olarak tek eril cinsiyeti kullanımı burada da mevcuttur. Bu durumda Latince bir deyim olan “Petitio Principii”, yani bir sonuca neden olan bu dil bilgisi konusunu, tekrar o sonucu ispatlamak için kullanıyoruz. Sonuç olarak İncil bize Kutsal Ruh’un cinsiyeti ile ilgili konuda, dil bilgisi bazında net bir argüman sunmamaktadır. Bu, şu anlama gelmektedir; dil bir konuşma aracıdır ve dil bilgisi olarak her dilin kendi içinde kurallı ve kuralsız, yani istisna kullanımları vardır. Yunanca dil bilgisindeki cinsiyet kullanımı bu dildeki konuşmayla, gerçeğin mutlaka uyuşacağı anlamına gelmemektedir ve bu uyuşmazlığa bahsi geçen kelime iyi bir örnektir.

Burada bir konuya daha bakılması gerekiyor. İncil’de geçen parakletosa karşı geliştirilen bir iddia vardır: “Aslında burada geçen kelimenin parakletos kelimesi değil, fakat (περικλυτο,ς ‘periklutos’) olduğu iddiasıdır.” Bu konuyu şöyle açıklayabiliriz; bu kitabın ana konusu olan parakletos kelimesi, yardımcı, savunan anlamlarında kullanılmıştır. Periklutos kelimesi ise, ‘Övülmeye Layık Olan’ olarak tercüme edilebilir. Bu kelimeyi, bazı yorumcular Hz. Muhammed ile ilgilidir diye yorumlamaktadırlar. Ayrıca bu ayetleri incelediğimizde bazı konuların üzerinde araştırılma ve cevaplanma gereği ortaya çıkmaktadır. Onun için önce metnin kendisine bakalım, sonra ayetlerin üstündeki araştırılması gereken konulara teker teker bakalım:

Yuhanna 14:16-17

“Ben de Baba'dan dileyeceğim. O sonsuza dek sizinle birlikte olsun diye size başka bir Yardımcı, Gerçeğin Ruhu'nu verecek. Dünya O'nu kabul edemez. Çünkü O'nu ne görür, ne de tanır. Siz O'nu tanıyorsunuz. Çünkü O aranızda yaşıyor ve içinizde olacaktır.”

Yuhanna 14:26

“Ama Baba'nın benim adımla göndereceği Yardımcı, Kutsal Ruh, size her şeyi öğretecek, bütün söylediklerimi size hatırlatacak.”

Yuhanna 15:26

"Baba'dan size göndereceğim Yardımcı, yani Baba'dan çıkan Gerçeğin Ruhu geldiği zaman, bana tanıklık edecek.”

Yuhanna 16:7

“Size gerçeği söylüyorum, benim gidişim sizin yararınızadır. Gitmezsem, Yardımcı size gelmez. Ama gidersem, O'nu size gönderirim.”

Bu ayetlere derin bir araştırma yapmadan baksak bile aslında periklutosun ayetlerin içeriğiyle çeliştiğini çok açıkça görebiliriz. Şimdi bu konulara ayetlere göre tek tek bakalım:

Yuhanna 14:26’ya göre eğer ‘Övülmeye Layık Olan’ Hz. Muhammed ise ortaya çok büyük bir çelişki çıkmaktadır. Bu konu İslam ilahiyatıyla çelişir, çünkü İslam ilahiyatında Kutsal Ruh, Cebrail melektir.

İsa Mesih’in bizzat kendisi, ‘Övülmeye Layık Olan’ı, Kutsal Ruh’u göndermektedir (Yuhanna 15:26, 16:7). Yani İsa Mesih, ‘Övülmeye Layık Olan’ı, İsa Mesih’in adına tanıklık etsin diye gönderiyor. Eğer ‘Övülmeye Layık Olan’ Hz. Muhammed ise, o zaman tek bir amacı olmalıdır, o da İsa Mesih’in adına tanıklık etmektir. Başka bir deyişle de İsa Mesih, Hz. Muhammed’i kendi adında, yani İsa Mesih’in adıyla yollamaktadır.

Eğer ‘Övülmeye Layık Olan’ Hz. Muhammed ise, o zaman İsa Mesih’in elçilerinin içlerinde olmalıdır (Yuhanna 14:26). Bu çok daha büyük bir çelişki yaratmaktadır, çünkü bildiğimiz gibi Hz. Muhammed M.S. 571 yılında doğmuştur. Bu demektir ki neredeyse 600 yıl kadar bir gecikme olmuştur. Ayrıca onların içlerinde sonsuza kadar kalma gibi bir durum asla söz konusu olmamaktadır. Çünkü insan, doğası gereği başka birinin içinde yaşayamaz. Ayrıca burada ortaya çıkan “gerçek” kavramı elçilere hiç verilmemiş olacaktır. Bu ise, Tanrı’nın vereceğim dediği bir vahyi yerine getirmemesi ve kendi ile çelişmesi demektir. Buna hepimiz haşa demeliyiz! Çünkü Tanrı’nın kendisinde çelişki değil, bunun gölgesi bile söz konusu olamaz. Vaat edilen, bir nesne değil fakat gerçeğin Ruhu’dur. İnsanlığın veya dünyanın O’nu göremeyeceği için kabul etmeyeceğini söylüyor. Bedene sahip olan Hz. Muhammed bu niteliğe kesinlikle uymuyor.

İsa’nın öğrencileri, Hz. Muhammed’i hiç tanımadılar (Yuhanna 14:16-17) ve onunla ilgili hiçbir şey deneyim etmediler.

Vaat edilen Yardımcı’nın, Elçilerin İşleri 1:6-8; 2:1-4 ayetlerinde geldiğini görüyoruz. İncil, Elçilerin İşleri 11:15’te daha da açıklayarak, vaat edilen Yardımcı’nın daha Hz. Muhammed var olmadan önce geldiğini açıkça belirtmektedir.

İsa Mesih öğrencilerine Kudüs’e gidip Yardımcı’yı beklemelerini buyurdu. Eğer öğrenciler Hz. Muhammed’i bekleselerdi, 600 yıl daha bekleyeceklerdi. Dahası İsa Mesih, öğrencilerine Yardımcı’nın hemen geleceğini Elçilerin İşleri 1:5’te bildirmişti.

Eğer metinde söylenildiği gibi ‘periklutos’ (Övülmeye Layık Olan) kelimesi geçseydi, mantık olarak ortada önceden de bir ‘Övülmeye Layık Olan’ın olması gerektiği gerçeği ortaya çıkıyor. O zaman da cümle şöyle olacaktı: “Başka bir ‘Övülmeye Layık Olan’ gönderilecek.” Sorulması gereken soru şu olurdu: Kim bu önceki övülmeye layık olan? İki tane Hz. Muhammed olma tezinin İslam inancında yeri var mıdır? O zaman ortada birçok “övülmeye layık olan” sıfatı var ve gelecek olan da bunlardan biri olacaktı. İncil ise bize Kutsal Ruh’u, gelecek olan, “Yardımcı” olarak parakletos kelimesi ile nitelemiştir. Yardımcı vaadi de Kutsal Ruh’un, İsa Mesih’in ölümden dirilişi ve göğe alınışından sonra, öğrencileri ve inananları yönlendirmesi ve teselli etmesi ile yerine gelmiştir (Elçilerin İşleri 1:5; 2:1-4).

SONUÇ

Bu açıklamalardan sonra bazı kişilerin iddia ettikleri gibi, parakletos kelimesinin ‘Övülmeye Layık Olan’ anlamına gelmediği çok nettir. Nedeni de şudur, parakletos kelimesi sadece ‘Yardımcı, savunma / savunmak’ anlamlarında kullanılmıştır. ‘Övülmeye Layık Olan’ anlamına gelebilecek kelime olan “Periklutos” İncil’deki herhangi bir ayette asla ve asla kullanılmamıştır.

Bu ayetlere baktığımızda, aynı zamanda İsa Mesih’in öğrencileri ile her zaman birlikte olduğunu ve onların öğretmeni ve lideri olduğunu unutmayalım. Bu anlamda onların yardımcısı ve savunucusuydu. Ölümünün onları çok sarsacağını biliyordu. Bu nedenle onlara ve tüm insanlığa onları yalnız bırakmayacak olan bir Yardımcı, yani Kutsal Ruh’u göndereceğini vaat etti.

Parakletos kelimesinin kesinlikle Kutsal Ruh’u tanımladığını, tartıştığımız metin açıkça göstermektedir. Parakletosun, Hz. Muhammed olma tezi, esasa ilişkin açıdan geçersiz ve Yunanca dili açısından kesinlikle mantıksızdır.10 Bu anlamda bir temeli yoktur. Bu tezi savunanların, ne tezlerini savunacak yeterli bir dil bilgisi çalışması ne de metinsel kanıtları mevcuttur. Genellikle metin analizi yapmaktan kaçarlar, çünkü dil bilgisel anlamda metin analizi, tezlerini çürütecektir.

Sonuç olarak bir Müslümanın, İsa Mesih’in, Hz. Muhammed’i göndermiş olacağı düşüncesine inanmayacağını sanırım. Gördüğümüz ayetler açıkça, Yardımcı’yı, İsa Mesih’in göndereceğini belirtiyor ve Hz. Muhammed (Resul) gönderilen olduğunu itiraf ettiğine göre, İsa Mesih’in herşeye gücü yeten ve gönderen olduğunu kabul etmiş oluyoruz. Çünkü öğrencilere verilen gerçeğin Ruhu Tanrı’dan gelmekteydi. O zaman bu açıklamalar karşısında kişi önce gerçekle yanlışı ayırmalı ve hak yolunu bulmak için okuduklarını ve inandıklarını tartıp sonuca öyle varmalıdır.

2 Vahiy


Kutsal Kitap’ın değiştirilmiş olma konusu çok uzun süredir tartışılan bir konudur. Bu anlamda birçok argüman ortaya atılmıştır ve konu bugüne kadar hep canlı olarak kalmıştır. Ülkemizde de bu konu çok tartışılmış ve tartışılmaktadır. Fakat bu tartışmaların ne kadar nesnel ve tarafsız olduğu incelenmelidir. İlk önce tarihsel olarak Kutsal Kitap’ı (Tevrat, Zebur ve İncil) ve onun yazılışını incelemek gerekir.

Tanrı için insan çok önemliydi; bunu daha insanı yaratırken kendi benzeyişi ve suretinde yaratmasından anlıyoruz (Yaratılış 1:27). Dolayısıyla kendi sözünü her zaman insan aracılığıyla diğer insanlara ulaşır kıldı. Bunu yaparken de papirüs, yaprak, hayvan derisi, taş, çivi, tüy, kalem, boya, mürekkep gibi insan icadı aletler kullanıldı. Fakat her ne kadar insan aracılığıyla, Tanrı kendi Sözü’nü diğer insanlara ve nesillere ilettiyse de, aslında Tanrı Sözü’nün iletimi vahiy yoluyla gerçekleşmiştir. Sadece on emir dışında bütün yazılar Tanrı’nın vahyi aracılığıyla insanı kullanması sonucu yazıya geçirildi. On emirde ise Tanrı’nın bizzat kendisi taş levhalara on emri yazmıştır.

“Vahiy” kavramı Kutsal Kitap’ta diğer vahiy inanışlarına göre daha farklıdır. Tanrı’nın peygamberlere dikte ettirdiği sözleri olduğu gibi, Kutsal Ruh’un aracılığıyla; (2. Timoteos 3:16, 2. Petrus 1:19-21) insanı yönlendirmesi sonucu yazdırılan metinler de vardır (Ezra 10:11; Nehemya 13:23-27).

Bu anlamda; Kutsal Kitap’taki ayetlerin hepsi vahiy olunmuştur, fakat yöntemleri farklıdır.

Vahiy kelimesini şöyle tanımlayabiliriz; Tanrı’nın varlığının, bir düşüncesinin, buyruğunun veya sözünün doğa ya da Tanrı tarafından seçilmiş biri (peygamber, elçi v.b.) ile iletilmesi olarak açıklayabiliriz. Bu anlamda iki türlü Vahiy vardır. Birincisi Genel Vahiy ki bunu doğa aracılığıyla görürüz. İkincisi ise özel Vahiy, bu da Tanrı’nın kendisini özel yollarla ve sözü aracılığıyla açıklamasıdır.

GENEL VAHİY

Bu kavramı kısaca açıklamaya çalışırsak, Tanrı’nın kendisini doğa, evren ve bunların sistemleri aracılığıyla açıklamasıdır. Örneğin; güneşin her sabah doğması ve her akşam batması ya da karalar ile denizler arasındaki sınırların uyumu, hayvanların, bitkilerin, insanların yaratılışı ve bir arada yaşamaları, doğanın kendisi ve sistemi v.s. Bütün bunlar bir sistem dahilinde bir yaratıcı önderliğinde başlamış ve devam ettirilmektedir. Doğaya veya yaratılışa baktığımızda mutlaka yaratan ve yaratılanın varlığı hakkında genel bir bilgiye sahip olabiliriz. Bir ressam düşünün ki gördüğü bir güneş batımını fırça darbeleriyle betimleyebilir, fakat ona bu betimleme hissini veren ve doğadaki renk güzelliğini yaratan bir yaratıcı vardır. Kişi ressamın hisleri ve gördüğünü betimlemesi sonucu tabloya bakarak yaratılanın ne kadar güzel olduğunu görebilir ve hisseder. Bu Tanrı’nın kendini genel vahiy ile açıklamasının sonucudur ve seçtiği yollarından birisidir. Kutsal Kitap’taki bir ayet genel vahiy konusunda bizi aydınlatır; Mezmur 19:1-4 şöyle der:

“Gökler Tanrı'nın görkemini açıklamakta,
Gökkubbe ellerinin eserini duyurmakta.
Gün güne söz söyler,
Gece geceye bilgi verir.
Ne söz geçer orada, ne de konuşma,
Sesleri duyulmaz.
Ama sesleri yeryüzünü dolaşır,
Sözleri dünyanın dört bucağına ulaşır.”

Bu ayetin belirttiği gibi yaratıcı ve O’nun gücü evreni ve yaratılışı gözlemlemekle hemen görülebilir. Evrenin düzeni, karmaşıklığı ve harikaları her şeye gücü yeten Tanrı’nın varlığını ilan eder.

Bununla birlikte Genel Vahiy’den sadece Tanrı’nın varlığı ile bilgiye ulaşmayız. Bunun yanında Tanrı’nın ahlak anlayışının herkes tarafından anlaşılabileceği genel kavramına da sahip oluruz. İyilik-kötülük, doğru-yanlış gibi kavramları buna örnek olarak gösterebiliriz. Her ne kadar bu kavramlar felsefeciler ve görecelilik gibi akımlar tarafından farklı yorumlansalar da her insan kendi iç varlığında insan ya da hayvan can çekişen bir varlığa yardım etmenin doğru olduğunu bilir. Elçi Pavlus’un verdiği örnekler de bu konulara iyi birer örnektir.

Tanrı Varlığı Bilgisi

Romalılar 1:18-20

“Haksızlıkla gerçeğe engel olan insanların bütün tanrısızlığına ve haksızlığına karşı Tanrı'nın gazabı gökten açıkça gösterilmektedir. Çünkü Tanrı'ya ilişkin bilinen ne varsa, gözlerinin önündedir; Tanrı hepsini gözlerinin önüne sermiştir. Tanrı'nın görünmeyen nitelikleri –sonsuz gücü ve Tanrılığı– dünya yaratılalı beri O'nun yaptıklarıyla anlaşılmakta, açıkça görülmektedir. Bu nedenle özürleri yoktur.”

Ahlak Bilgisi

Romalılar 2:14-15

“Kutsal Yasa'dan yoksun uluslar Yasa'nın gereklerini kendiliklerinden yaptıkça, Yasa'dan habersiz olsalar bile kendi yasalarını koymuş olurlar. Böylelikle Kutsal Yasa'nın gerektirdiklerinin yüreklerinde yazılı olduğunu gösterirler. Vicdanları buna tanıklık eder. Düşünceleriyse onları ya suçlar ya da savunur.”

ÖZEL VAHİY

Bu kavramı kısaca açıklamaya çalışırsak, Tanrı’nın kendisini; görümler, rüyalar, peygamberler ve peygamberlikler, kendi Sözü olan Kutsal Kitap ve en önemlisi olarak da kendi Sözü’nün beden alması yani İsa Mesih ile tanıtması ve açıklamasıdır (Yuhanna 1:1-18; 2. Timoteos 3:16, İbraniler 1:1-4).

Tanrı kendisini, özel vahiy olan Sözü aracılığıyla açıklama yolunu seçti (İbraniler 4:12; 2. Timoteos 3:16-17). Tanrı kendini sadece rüya ve sözlü olarak açıklamak istemedi ki bunlar zaman içinde yanlış yorumlanabilir ve tam olarak gelecek kuşaklara iletilemeyebilinirdi. Bu yüzden yazılı olarak yani bizzat Tanrı’nın Vahiy yoluyla yazdırdığı Kutsal Kitap ile kendini açıkladı.

Özel Vahiy’in en önemli ve nihai unsuru ise İsa Mesih’tir. İsa Mesih, Tanrı’nın Sözü’nün beden almış halidir (Yuhanna 1:1, 14). Bu çok önemlidir, çünkü kendini bize bu sayede anlatmıştır. Önceden peygamberler ve mucizeler yoluyla açıklıyordu (İbraniler 1:1-3). Fakat son günlerde bunu kendi sözü olan İsa Mesih ile, insana yaşam konusunda örnek olmak, öğretmek, kendini açıklamak ve en önemlisi de insanı günahın esaretinden kurtarmak için yapmıştır.

Filipililer 2:6-8

“Mesih, Tanrı özüne sahip olduğu halde, Tanrı'ya eşitliği sımsıkı sarılacak bir hak saymadı. Ama kul özünü alıp insan benzeyişinde doğarak ululuğunu bir yana bıraktı. İnsan biçimine bürünmüş olarak ölüme, çarmıh üzerinde ölüme bile boyun eğip kendini alçalttı.”

İşte bu yüzdendir ki İsa Mesih, Özel Vahiy’de olan, Tanrı’nın kendini açıklamasının en önemli unsuru ve nihai kişisidir.

SONUÇ

Genel Vahiy bize Tanrı’nın varlığı hakkında bilgi verir, fakat bu detaylı ve derin değildir. Özel Vahiy ise, Tanrı’nın kişiliği ve varlığını bizzat kendi sözleri ile bize açıklar ve derinlemesine bilgi verir. Ayrıca Özel Vahiy, Tanrı’nın kendisini insana açıklaması konusunu, olayları ve sonuçlarını açıklama amacı güder. Bu anlamda kendi içinde doğrudur, amacını gerçekleştirmiştir ve son olarak da Tanrı’nın yetkinliği ile Vahiy konusunda mutlak güvenilirdir.

Kutsal Kitap’taki ayetlerin hepsi vahiy olunmuştur, fakat yöntemleri farklıdır. Hristiyan inancında, Tanrı’nın Sözü olan Kutsal Kitap’ın bir bütün olarak indirilme olgusu yoktur. Tanrı kendini ve varlığını açıklamayı, kendi suretinde yarattığı insanı kullanıp Sözü’nün yazılı halde ulaşmasını sağlama yoluyla gerçekleştirmiştir.

Aslında Kutsal Kitap (Tevrat, Zebur, İncil) bozulmuştur demek, Yaratan ve Her Şeye Gücü Yeten Tanrı’yı, haşa sövmek demektir! Bunu diyen kişi aslında; Tanrı’yı sanki bir hiç yapıp güçsüz saymaktadır. Tanrı, o kadar zayıftır ki kendi söylediği sözü bile, yarattığı beşerden koruyamamıştır demektir. Nasıl olur da böyle bir Tanrı insanın, kendisinin bile koruyamadığı sözüne itaat etmesini bekleyecektir. Ayrıca Tanrı kendi sözünü yani, Tevrat, Zebur ve İncil’i koruyamamışsa, buradan yapacağımız çıkarımla başka yerlerde Tanrı’nın kelamı diye geçen sözlerini de koruyamamış olma olasılığı doğmaz mı? Bu nedenle Kutsal Kitap bozulmuştur tezini savunanlar, önce ne dediklerini iyi düşünmeli ve öyle savunmalıdırlar.

Buna rağmen eğer kişi halen Kutsal Kitap değiştirilmiştir veya bozulmuştur tezini savunuyorsa, aşağıdaki soruların cevabını vermelidir:

  • Kutsal Kitap ne zaman bozulmaya uğramıştır?
  • Kim bozmuştur?
  • Neden biri Kutsal Kitap’ı bozmaya çalışsın?
  • Kutsal Kitap’ın hangi bölümü bozulmuştur?
  • Bozulmuş olanı karşılaştırmak için bozulmamış olan Kutsal Kitap şimdi nerdedir?

Bu soruların cevabını veremiyorsanız, o zaman sizi İncil’in mesajı hakkında bilgilendirmek isteriz:

Tanrı kendi sözünde, insanı günah sorunundan nasıl kurtaracağını açıkça söylemiştir:

Çünkü Tanrı dünyayı o kadar çok sevdi ki, biricik Oğlu'nu verdi. Öyle ki, O'na iman edenlerin hiçbiri mahvolmasın, hepsi sonsuz yaşama kavuşsun (Yuhanna 3:16).

Çünkü günahın ücreti ölüm, Tanrı'nın armağanı ise Rabbimiz Mesih İsa'da sonsuz yaşamdır (Romalılar 6:23).

Günümüzde insanın en büyük sorunu, kendisini yaratandan uzaklaştıran günahıdır. Günahtan kurtuluş ise yalnızca İsa Mesih’te gerçekleşmiştir. Eğer kişi günahlarını, günahlı olduğunu ve İsa Mesih’in, kişinin günahları uğruna haçta kusursuz kurban olarak kanını akıttığını ve insanın günahının sonucu olan ölüm cezasını, üç gün sonra ölümden dirilerek tümüyle ödediğini kabul eder ve Tanrı olan İsa Mesih’e, bütün yüreğiyle hiç kuşku duymadan iman ederse günahlarından bağışlanmış olur. Bunun sonucunda da Tanrı’yla ilk yaratıldığındaki gibi, aslında daha iyi bir ilişkiye yani bir bakıma yine Baba ve çocuk ilişkisine sahip olmuş olur.


Bu şema yukarıda özeti geçen Tanrı’nın insanı günahlarından kurtarma yolunu betimlemiştir.